29 Aralık 2014 Pazartesi

Haftanın Çocuğu ve Annesi!

Ece'nin okulunda "Haftanın Çocuğu" diye bir uygulama varmış bu sene.

Her hafta bir çocuk Haftanın Çocuğu oluyor ve o hafta aslında sınıfın yıldızı oluyor. Öğretmeninin en büyük yardımcısı oluyor. Sabahları, sınıfta yoklama yapıyor, aktivite kağıtlarını dağıtırken öğretmenine yardım ediyor. Sorumluluğu büyük yani. Bir nevi sınıf başkanı. Çok havalı bir durum! İple çekiyorlar Haftanın Çocuğu olacakları haftayı.

Bu Haftanın Çocuğu uygulamasının bir de aileleri ilgilendiren tarafı var ki, şöyle; haftanın çocuğunun annesi o hafta bir gün sınıfa gelip tüm çocuklara bir aktivite yaptırıyor. Bunu duyduğumdan beri beni bir stres sardı. Nasıl bir aktivite yaptıracağım ben çocuklara diye. Yaratıcı olmalı, çocuklar iyi vakit geçirmeliler, kızım mutlu olmalı vs. İlk başta liste yayınlandı. Baktım benim sıram Aralık'ta geliyor, Önce bir rahatladım. Ama sayılı gün çabuk geçiyor, aktivite haftası geldi çattı. Neyse ki, işyerinde çok yaratıcı bir ekibim var da onların da desteğiyle çok güzel bir fikir çıktı ortaya.

Projemizin adı: 

Binbir Surat

Peki ne yaptık? Önce bir zar hazırladık kağıttan. Her yüzünde farklı bir surat ifadesi olan. Gülen Surat, Şaşkın Surat, Kızgın Surat, Ağlayan Surat, Kahkaha Atan Surat, Korkan Surat. Çocuklar sırayla zarı attılar. Hangi surat ifadesi çıkarsa onu yaptılar. Ben de Polaroid makina ile onların fotoğrafını çektim, hep beraber fotoğrafları makinadan çıkardık, herkes kendi fotoğrafını salladı, Netleşmesini bekledi. Sonra da önceden hazırlamış olduğumuz Binbir Surat panosuna tüm fotoğrafları yapıştırdık. "Su Dünyası" sınıfının ismine yakışır şekilde tasarlanmış olan Binbir Surat panomuz da şahane oldu. Çocuklar surat ifadelerini yaparken çok eğlendiler, Polaroid makina ve anında çıkan fotoğraflara bayıldılar. Her biri hatıra olsun diye istedikleri arkadaşları ile fotoğraflarını çekip eve de  götürdüler. Ben de onlarla beraber çok keyifli bir zaman geçirmiş oldum.

Yayın ve yapımda emeği geçen Emre Gökşin'e yaratıcı fikir desteği için, Altay Suna'ya kreatif desteği için, Başak Ertürk'e de teknik ekipman desteği için teşekkürü bir borç bilirim!

5 Ağustos 2014 Salı

Hoşgeldin Arda!

Bir önceki yazımda da anlattığım gibi, Arda kuzusu bizi tatilde yakalayıp, biz daha İstanbul'a  varmadan dünyaya geldi!

Hoşgelmiş, iyi ki doğmuş kuzucuk! Çok mutlu, çok sağlıklı, bol kahkahalı, çok şanslı, çok huzurlu upuzun bir ömrü olsun inşallah miniğimizin!

Tabi biz ancak gece yarısı İstanbul'a varınca, hastaneye uğradık ama Ece uyuyordu, Ece görmedi Arda'yı. Ertesi sabah hep beraber geldik hastaneye. Çok merak ediyordum Ecoş ne yapacak, Arda'yı kıskanacak mı, ilgilenecek mi, yoksa tamamen kayıtsız mı kalacak?

Ecoş Arda'nın başından hiç ayrılmadı. Sürekli yatağının yanında, ona dokunmaya çalışıyor, sevmeye çalışıyor, minik minik dokunuyor, kucağına almayı teklif ediyor (!), kimse oralı
olmuyor :) Ben kucağıma alınca beni kıskanmıyor da, kendisi niye alamıyormuş diye serzenişte bulunuyor.

Kısa bir süre sonra anladı ki, bebeklerin formatı karnını doyur, uyu. Rutin aynı. Karnını doyuracağı zaman annesinin kucağında, uyuyacağı zaman yatağında. Bu sefer kendine çok stratejik bir konum seçti. Teyzesinin yanı :), yatağının içi.

Bu fotoğrafı o kadar çok seviyorum ki. Bir yandan çok masum, sadece Arda'ya yakın olmak ve ona dokunabilmek istiyor. Ve teyzesinin yanında kendisine her zaman bir yer olduğunu biliyor. Bir yandan çok akılllıca. Kendi çözümünü üretiyor. Biliyor ki, Arda uyandığında annesinin kucağına gelecek. ona en yakın olacak konumu seçiyor. Annesinin kucağına gelince de Arda'ya minik minik dokunuyor, onu seviyor.

Kardeşini çok sevdi benim kuzum, çok!


31 Temmuz 2014 Perşembe

Zamansız Gelen Ardacık!

Neredeyse Ağustos geldi, biz yaz tatili yapamadık. 

Yok okul kapanacaktı, Ece'nin gösterisiydi, yok Ramazandı, işler güçler yoğun derken Temmuz sonu geldi. Çok da güzel, tatile müsait bir bayram tatili varken, uzun süre direnip hiç bir plan yapmadık, Ardacık o günlerde doğabilir, diye. Sonradan dayanamadık, Hadi dedik, bir şansımızı deneyelim, yakın olsun, Çeşme'ye kaçalım birkaç günlüğüne, Eğer doğum olursa çıkarız hemen yola. hatta yetişiriz bile doğuma, normal doğum dediğin günler bile sürüyor bazen.

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Ardacık, tam da bizim Çeşme tatilinin 3. gününde gelmeye karar verdi. Esra ile konuştuk, doktor demiş, 'en geç yarın doğmuş olur'. Topladık tasımızı tarağımızı çıktık hemen yola. Fakat aceleci Ardacık yaklaşık 4 saat sonra dünyaya geldi. Biz daha ancak Balıkesir civarlarındaydık ki, telefonda kuzucuğun ağlamasını duyup, gözyaşlarına boğuldum. Çok şükür, sağlıkla, kolayca doğdu kuzucuk!

Ben kardeşimin doğumuna yetişemedim diye üzülürken, bakınız tatilci Ece neyin derdinde!

11 Mayıs 2014 Pazar

Sürprizlerle dolu Anneler Günü!...

Bu sene Anneler Günü küçük sürprizlerle doluydu benim için.

Okulda Anneler Günü için hummalı bir çalışma, her gün yeni birşeyler geliyor eve, keçelerden yapılmış çiçekler, içinde not yazan kalpli kartlar, keçeden fotoğraf çerçevesi, hepsi birbirinden güzel. Bir gün bizden para aldı, okuldan Anneller Günü kermesine gittiler. Benim kuzucuğum bana minik kırmızı kalpli bir kolye ucu almış, hayatımın en güzel hediyesi, kızım kendisi seçmiş beğenmiş, benim için almış. Bir de gururla veriyor bütün hediyelerini tatlı meleğim. Kendisinden daha güzel bir hediye olabilirmiş gibi bu dünyada!

Bir de işyerinde bir anda inbox'a düşen "Küçük bir sürpriz!" subjectli mail ve içindeki bu video. Boğazım düğüm düğüm, gözyaşları kirpiklerimin ucunda izledim video'yu. Zor tuttum kendimi ofisin ortasında ağlamamak için. Ecos'um videonun en sonunda. annesinin de O'nun gibi sarı saçları varmış :P. 
Hayatımın sonuna kadar saklayacağım bu güzel video için GittiGidiyor'un nam-ı diğer G2G (Gettogether) ekibine kocaman teşekkürler! 



En muhteşem, en içten Anneler Günü hediyesini ise Anneler Günü sabahı aldım. 

Normalde bana sarılıp uyumayı sever kendisi, sarmaş dolaş uyuruz. Uyumadan önce bir şekilde O'na sarılmayı bırakırsam, mazallah, fırçayı da yerim. Bazen küser, odasına gider, vay efendim neden O'na sarılmamışım diye. 

Neyse, cumartesi gecesi beraber uyumuştuk, sabah uyandık tabi, herkes bi tarafta. Sarıldı bana kuzucuğum, o minicik elleriyle yanağımı okşadı "sen bana sarılmasan da ben seni çok seviyorum annecimm" dedi, yanağımdan öptü ballı böreğim, uyur uyanık bir halde. Bundan daha güzel, daha samimi, daha değerli nasıl bir hediye olabilir ki!

İyi ki varsın tatlı kuzum benim.

9 Mart 2014 Pazar

Evi terkedecekmiş küçük zilli!

Ece'nin uyku öncesi rutini, kendi deyimiyle "süt, kulak, iPad". Bir elinde biberon, öteki eli annenin kulağında, Pluto veya Donald izler küçük hanımefendi iPad'de. Ama her akşam bir "bir tane izleyeceksin", "hayır üç tane izliycem, üçe izin versem yüz tane izlerim" kavgası.

Dün akşam da, önce bir tane çizgi film izleyeceğine söz verdi, o bitince tutturdu "üç tane izliycem" diye, yüz bulamayınca başladı tehditler.

E: "3 taneye izin vermezsen 100 tane izlerim bak!"
E: "İzin vermezsen büyük bir ağlama krizi geçiririm bak!" (Zaten salya sümük ağlıyor bu arada)
E: "Ne kadar üzülüyorum görmüyor musun, böyle tatlı bir kız üzülür mü hiç!" (Yorumsuz!)
A: Ececim hiçbirimizin her istediği olmuyor. Mesela ben de şu anda yaz olsun ve denize gireyim istiyorum ama bak olmuyor.
E: Her istediğimi yapıcaksınız benim! Yoksa bu evden giderim! Özlersiniz beni, çocuğunuz olmaz sonra!
A: Nereye gidersin Ececim? Sen daha çok küçüksün, naparsın bizsiz?
E:  Her dediğimi yapmazsanız, giderim. Şimdi karanlık, gündüz olunca gidicem.

Ertesi sabah;
A: Ececim sen bugun evden gitmiyor muydun, nereye gidicektin acaba?
E: Teyzeme gidicektim (pis pis sırıtarak)
A: Hadi ordan numaracı! Teyzen seyahatte.
E: Ben numaracılaırn ustasıyım! (yine pis pis sırıtarak)

Bu çocuk bize daha ne oyunlar oynuyor kimbilir?

Güncelleme / 23.03.2014
Birisi evi terketme tehdidini eyleme dönüştürmüş bulunuyor. Bir güzel ayakkabılarını giyip, "ben gidiyorum" tiribiyle asansöre kadar gidip "şaka yaptıııım" modunda geri dönüyor zilli!


5 Mart 2014 Çarşamba

Uyanık köfte!

Ece minnosşu bir süredir, oynadığı her türlü rekabet içeren, sonunda bir kazananı bir de kaybedeni olan oyunlar ile ilgili ciddi anlamda stres yaşıyordu. Aman da kazanamıycam da, aman ya kazanmazam da, aman kaybediyorum da... Tam da burada anlattığım gibi. Oyun sırasındaki stres ayrı, oyunu kaybettiğindeki kıyamet apayrı! Ece'yi oyunu kaybettiğinde görmek istemezsiniz. Salya sümük, ağlama krizi...

Fakat bizim uyanık köfte, bu stresle mücadelenin yöntemini bulmuş...

Geçen gün dergiden çıkan bir oyunu oynuyorduk ikimiz. Oyuna daha başmaladan "Anneciiim, bu oyunda kazanan da kaybeden de yok, ona göre" dedi. "Peki o zaman" dedik. Oyunu bir güzel kendisi kazandı ve oyun biter bitmez zıplamaya başladı "Kandırdııııım, kandırdıııım, kazanan vardı. Ben kazandııııım!". Uyanık köfte! Kazandığı oyunu da bir daha tekrar kesinlikle oynamıyor. Ama her oyuna "bu oyunun kazananı yok" diye başlıyor.

2 Mart 2014 Pazar

Büyüyünce yalnız başına dışarı çıkacakmış!

Ece'den günün bombası;

E: Anneciiim, ben bu büyüten peynirleri yiyince, çok büyüycem ya, o zaman yalnız başıma dışarı çıkıcam!
A: Nası yani? Yanında biz olmadan mı dışarı çıkacaksın?
E: Eveeet, büyük ablalar yalnız çıkıyorlar dışarı! Arkadaşlarıyla çıkıyorlar.
A: Ama ben seninle çıkmak isterim, özlerim seni!
E: Üzülme anne, büyümeme daha çok var.

Bu çocuk daha 4 bile değil. Bunun 15 yaş versiyonunu düşünmek bile istemiyorum şu anda.
Yandık ki ne yandık!

25 Şubat 2014 Salı

Kazanamama ihtimali yüzünden ağlamak...

Birisinin kaybetmeye hiiiç tahammülü yok! Hep kendisi kazanacak!
Öyle böyle değil hem de, kaybetme ihtimali bile salya sümük ağlatmaya yetiyor benim kızımı. Çocuğun burcu ikizler, yükseleni aslan. Yapacak bişey yok!

19 Şubat 2014 Çarşamba

Bizim evin halleri...

Dergiden çıkan uyduruk oyuncak ile eğlence...

Ece kuzucuğum böyle oyunlarda hakem görevini pek bir sever. Ama babasının mızıkçılığın binbir çeşidini içeren her türlü numarası karşısında ne yapacağını bilemez.

Video'da yaşadığı tereddütlerin hepsini görebilirsiniz, hele bir ara bana bir bakışı yok mu, babasını acındırarak "bir hak daha mı versek babaya" der gibi, bayıldım ona bayıldım.
Sonra gerçi görevinin sorumluluklarını hakkıyla yerine getiriyor :)

Bizim evde hep böyle bir tiyatro!

 

Special design for Bir Ece Masalı by GeCe