19 Kasım 2011 Cumartesi

Burnumda tüttü kokusu...

Ece'siz iki gece, üç koca gün :(

Tatil değil bu sefer, iş için gittim Zürih'e. 

Çok zor geldi bu defa, ilkinden daha zor. Neden bilmiyorum. Bu sefer yanımda Koray olmadığı için mi, Ece artık her şeyin daha bir farkında olduğu için mi, tatil değil de iş olduğu için mi, bilmiyorum işte. Ama çok özledim, burnumda tüttü kokusu.

Halbuki babasının yanındaydı kuzucuk, babaannesi geldi babaya yardıma, kafam rahattı ama insanın içi rahat olamıyor işte. 

Vicdan azabından belki de :( Anne olmanın böyle hastalıklı bir yanı var zaten, olur olmaz vicdan azabı hissediyorsun, yerli yersiz endişe ediyorsun. Geçecek umarım...

11 Kasım 2011 Cuma

Nihayet "AN-NE"!

Ece kuzusu neredeyse 17 aylık oldu, bütün söyledikleri hepi topu;

At-tım”, ne varsa bu attım’da bu kadar!
At-taa”, e hadi bunu anlayabiliyorum, biraz gezenti çünkü kendisi.
Ma-ma”, bunu da karnı acıktığında söylemiyor yalnız, bizi yemek hazırlığı yaparken gördüğünde ancak. Yoksa hiç yemek vermesen, ‘nerede benim yemeğim’, demez.
Da-ya”, dayısına sesleniyor. İlk defa dayısına seslendi zaten. Ayıp oluyor ama bu anne-babaya!
Gak”, bu yeni girdi hayatımıza. Kuş ve kuşa benzeyen herşeyi ifade ediyor, kuş, ördek, kaz, tavuk, ne varsa. Geçenlerde abajurundaki kuşu farketti de, söyledi ilk defa.
"Döğğğrt", bu da yeni, bahsetmiştim.

Daha 10-11 aylıktı ”ba-ba”, ”de-de” seslerini çıkarıyordu bol bol ama baba ve dedeye seslenmek yok! Anneannesinin söylediğine göre, şimdiye “anne-baba”’yı geçmiş, çoktaaan “anneanne” diyor olması gerekirmiş :P

Neyse, baktık olacak gibi değil, bayram tatilinde boş durmadık, Ece’yi çalıştırdık biraz J Ve nihayet “An-ne, Ba-ba” tamam! Biz söylediğimizde zaten tekrar ediyordu genelde, 2 gündür bize seslenmeye bile başladı. “Dede” ve “Daya” da oldukça başarılı. Aslında “Hala” da diyordu bayramda, videoda söyletemedik. Ama teyze, anneanne ve babaannenin henüz pek şansı yok, biraz bekleyecekler gibi gözüküyor J

Buyrun bakalım üzüm canavarı Ece, nasıl “anne-baba” diyor. “Baba”yı muhteşem söylüyor!


9 Kasım 2011 Çarşamba

Bir-iki-üç-...döğğğrt...

Ececik sayı saymayı öğrendi!
Öğrendi, dediysek 4'e kadar :)
4'e kadar sayıyor, dediysek de sadece 4!
Sadece 4'ü söylüyor, ama ne zaman söylemesi gerektiğini biliyor benim kızım.
Eğer bir gün uğurlu sayı diye bir şeye inanırsa, uğurlu sayısı 4 olmalı kesinlikle, ne de olsa söylediği ilk birkaç kelimeden biri 'dört'.
Bir de çok tatlı söylüyor. Eeee kargaya yavrusu kuzgun :)

Buyrun bakalım.

Ece ile Dubai


Aylar öncesinden yapmıştık planı, almıştık biletlerimizi. Hani Esra Dubai’ye yerleşti ya, özleyecektik O’nu, görmeye gidecektik. E bize de tatil tabi. Bir taşla iki kuş. Aslında sevgili kocamın fikriydi bu. O 15 gün iş için yurtdışında olacaktı “E siz de gitsenize Dubai’ye” demişti bize. Sonra seyahati iptal oldu,  O kaldı evde, biz gittik tatile L. Kendisi pek bir pişman oldu bu önerisine sonradan ama iş işten geçmişti artık, yapacak bir şey yok. J

Haa öyle pek hasretlik bir durumumuz da olmadı bu arada. Esra zaten bir 10 gündür İstanbul’daydı. Bütün kızlar toplandık, hep beraber gittik Dubai’ye. Hatta dönüşte bizden 1 gün sonra Esra da geldi peşimizden İstanbul’a.

“Ece ile yurtdışı, hem de Koray yokken, nasıl cesaret ettin?” diye sormayın, süper anneanne de geldi. Yoksa nasıl cesaret ederim zaten!

Peki neler neler yaptık bu tatilde?

  • Ece jetlag oldu! İstanbul’dan Dubai’ye jetlag olunur mu demeyin, akşam 20:30’da uyuması gereken çocuk gece 02:30’da uyursa, uçuş sırasında sık sık uyanır, sonra günün yarısını uyuyarak geçirirse oluyor! E tabi bizimle aynı uçakta seyahat eden günün şanslı insanları da Ece’nin birkaç kez ağlayarak uyanmasından nasibini aldı. Neymiş; çocuğun uyku saatinde uçmak iyi değilmiş, uyku düzeni bozuluyormuş! Ve uçakta, daracık yerde kucak kucağa uyumak hiç de rahat değilmiş!
  • Dubai havaalanında hayatımızın şokunu yaşadık. Pusetinde Ece ile beraber çılgın pasaport kuyruğunun sonuna geçmiştik ki, görevli  bir Arap beliriverdi yanımızda ve bizi National’ların geçtiği pasaport kontrolünden hiç sıra beklemeden geçirdi. En az 45 dk. kazandık. Dönüşte de aynı şeyi yaşadık. Giderken de dönerken de Türkiye’de pasaport kontrolü için sıra bekledik bu arada!!!
  • Dubai’de sıcaklık Ekim ortasında 35 derece civarındaydı. Benim gibi bir yaz insanı için bu şahane bir şey tabi. İstediği kadar sıcak olsun yazı kışa bin kere tercih ederim. Deniz suyu da hamam suyundan halliceydi yalnız. Neyse 2 gün sonra serinledi. Yoksa öyle, aman da çok sıcakladım, suya gireyim de bir serinleyivereyim, durumu yoktu ilk başta.
  • Ececik’in denizden hoşlandığı pek söylenemez. En büyük plaj eğlencesi; plajda arada bir geçip giden develerdi. Bayıldı develere. Onların yolunu gözledi durdu. Bir de işini biliyor bizim minnoş, deveyi gördü mü, zıplıyor anneannesinin kucağına, koştur koştur gidiyorlar devenin yanına. Biliyor, annesi o sıcakta kucağında Ece deve peşinde koşturmaz, bir anneannesine nazı geçer. Diğer eğlenceleri de takıp kovasını koluna anneannesi ile beraber sahilde midye kabuğu toplamak ve benim yaptığım kumdan kaleleri bozmak oldu.
  • Ece kuzusu sarılmayı öğrendi! Bir sabah O teyzesi  ve anneannesi ile takılır da ben hala uyurken, yatak odasına geldi, beni gördü. Koşa koşa yanıma geldi, o minnoş kollarını boynuma doladı, sıkı sıkı sarıldı bana. Bayıldım, yok böyle bir şey. O gün bugündür sevgisini bol bol gösteriyor benim kızım, sadece bana değil, sevdiği herkese sarılıyor, öpüyor.
  • Teyzesi Ece’yi hayatın güzellikleri ile tanıştırmak konusundaki kararlılığına devam etti ve toblerone’u hayatımıza soktu. Ece bayıldı.
  • Ececik alışveriş merkezinde yürüyen merdivenleri keşfetti. Bir aşağı bir yukarı, bir aşağı bir yukarı, indik çıktık. Çok uyanık bir de bizim minnoş, aşağıya inerken elimi tutuyor, 2-3 basamak kala bırakıyor elimi, aşağı varır varmaz, koşa koşa yan tarafta yukarı çıkan merdivenlere kaçıyor.
  • Bol bol gezdik. Esra’nın evinin hem manzarası hem de yeri muhteşemdi. Plaja 5 dk mesafede, çok güzel restaurantlar ve kafeler olan, gece gündüz çok hareketli bir yer. Kendimizi hiç Arap ülkesinde hissetmedik açıkçası. Pek Arap da gördüğümüz söylenemez zaten. Dubai’de herkes yabancı, çok enteresan. Dubai tahmin ettiğimden çok daha güzel, temiz ve güvenli bir şehir. Bilmiyorum, ya biz tatilde olduğumuz için ya da Esra’nın da orada hayatı gayet keyifli ve telaşsız olduğu için, Dubai bana çok telaşsız geldi. İstanbul’daki koşturmaca ile kıyaslandığında özellikle.
  • Ece babasını özledi mi, bilmiyorum ama ben kocamı çok özledim. Ece de pek bir cilve yaptı babasına görünce, sarıldı, öptü O’nu, özlemişti demek ki.
Ekim’in ortasında şahane bir tatil oldu bizim için, hepimize çok iyi geldi. Bu tatil için çaylak teyzeye çok teşekkür eder, O’nu kocaman öperiz. Bir sürü işinin ortasında bir de bizi gezdirdi durdu.

Yine Dubai’de değil, İstanbul’da bu arada J

Special design for Bir Ece Masalı by GeCe