16 Aralık 2010 Perşembe

Çalışan anne olmak...

Çalışan anne olmak zor işmiş…

Evde çalışan anneden farkı fiziksel zorluğu, yorgunluğu değil, işin psikolojik tarafıymış.

Kızımla kucak kucağa geçen beş ayın ardından en zorunun işe başlayacağım gün olduğunu düşünmüştüm, zamanla alışır insan, diyordum. Yanılmışım. O değilmiş, Bu çalışan anne olma işi gün geçtikçe daha da zor oluyormuş.

Zor olanı, bütün gün bebeğini özlemek, kokusunun burnunda tütmesi değil, ona bir yere kadar katlanabiliyor insan, ya o beni özlerse, endişesiymiş.
  
İlk başlarda, sabahın kör vakti evden çıkmadan kokusunun sindiği odasına girerdim. Onu uyandırmaya korkarak yanağına usulca öpücük kondururdum. Bu kolay olanmış. Bir sabah odasından gelen sesleri duydum, uyanmış, kendi kendine keyifle oynuyor yatağında. Beni görünce kocaman bir gülümseme kapladı yüzünü. O zaman anladım, asıl zor olan annesini görünce mutlu olan meleğimi sadece birkaç dakika kucaklayabildikten sonra bırakıp servise yetişmeye çalışmakmış. Akşama kadar onu göremeyecek olmam da değil, onun kendini terkedilmiş hissedeceği korkusuymuş gözlerimin dolmasına neden olan. Sanki sabah kalkınca annesini hiç görmediğinde terkedilmişlik hissi daha az olacakmış gibi.

Çalışan anne olmak, kızını çok sevileceğini, çok iyi bakılacağını bilerek gönül rahatlığıyla anneannesi veya babaannesine emanet etmek ama içten içe, ya onları benden çok severse, endişesi yaşamak demekmiş. (Anneanne ve babaanne okumasa bari bu yazıyı)

5,5 aylık meleğinin kendi kendine o minicik elleriyle koca biberonu tutup sütünü içebildiğini öğrenince, herkes gibi bunu bir gelişme olarak değerlendirmek değil, onu biberona mecbur bıraktığın için boğazının düğümlenmesi, kızının yalnız başına ayakta durmaya çalıştığını hissetmek demekmiş…

Haftasonu sadece birkaç saatliğine karı-koca başbaşa dışarı çıkmak, yanlış birşey yaptığını hissetmek, kızını özlemek, koşa koşa eve geri dönmekmiş. Kendin için herhangi birşey yapmaya hakkın olmadığını düşünmekmiş.   

Önceden annenin çalışması gerektiğini, anne bebeğiyle kaliteli vakit geçirmeyi becerebiliyorsa bunun çocukta travmatik bir durum yaratmayacağını savunan, çalışmasam zaten mutsuz olurum, bu bebeğimin sağlığı için de iyi bir durum olmaz, diye atıp tutan beni bile sınırda yaşatan bir durum bu çalışan anne olmak. İşyerinde biri canımı sıkacak birşey dese tası tarağı toplayıp gidecek kadar sınırda…

Tabi bu sınırda yaşama işi de çok sağlıklı değil. Bir o tarafta oluyorsun bir bu tarafta. Bir karar vermeli insan ve bu kararının arkasında durmalı. Ben ne kadar şanslıyım ki, kararım ne olursa olsun benim arkamda duracak, beni destekleyecek bir kocam var. En azından bana bu seçme şansını verdiği için onu çok seviyorum. Ama ben kararımı verdim. Evet, çalışmaya devam edeceğim. Kızımın geleceği için, deyip sıyrılmayacağım işin içinden. Biraz kendimi de düşünüyorum tabi. İleride kızım kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında, ben kendime ne yaptım, diye sormaktan korktuğum için çalışacağım. Çalışmak benim yaşam şeklim olduğu için çalışacağım. Ve tabii ki kızım için çalışacağım, onun geleceği, kişisel gelişimi, eğitimi ile ilgili ona faydalı olacak herhangi birşeyden onu mahrum etmemek için çalışacağım. Sevgili kocamı yalnız bırakmamak için çalışacağım.

Ama heran bu kararımdan vazgeçme hakkım saklıdır… Yukarıdaki örnekler arttığında ne yapacağım hiç belli olmaz…

Tabi bu arada, daha esnek çalışabileceğim, aynı zamanda kızıma daha çok vakit ayırabileceğim bir işi hayal etmeye devam edeceğim. Belki birgün gerçek olur. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Special design for Bir Ece Masalı by GeCe