Thassos tatilinde
Ece mutlu huzurlu bir şekilde kumda oynuyor, denizden kova ile su taşıyor,
kendi başına oyunlar kuruyor, ben yanındaki şezlongda kitabım elimde keyif
yapıyorum, babası hemen yanımdaki şezlongda bir güzel şekerleme yapıyor. Bundan
güzel bir çocuklu tatil sahnesi olabilir mi? Olamaz! Peki o zaman bunu bozmak
niye!
Olay şöyle
cereyan eder; Ece'den birkaç metre uzakta, henüz 1-1,5 yaşlarında bir çocuk
Ece'nin Thassos'a geldiğinden beri elini dahi sürmediği, kumun üstünde
yatıveren kırmızı oyuncak balığı istemektedir. Çocuğun kırmızı balığı işaret
ederek ağladığını gören iyi niyetli (saf!!!) anne, hiç tereddüt bile etmeden
kalkar yerinden, alır Ece'nin önünden hiç oynamadığı oyuncağı, götürür verir
çocuğa bi güzel. Hani Ece zaten o oyuncakla oynamıyor ya, e zaten Ece her zaman
oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşır ya! Ammaaaa daha geri dönmek üzere
arkasını dönmeden çığlık kıyamet kopar. "Beaaa kırmızı balığım
beaaaa!!!" İyi niyetli anne (!?) şokta. Bir önceki huzur sahnesinden eser
yok. Sonuç, çığlık kıyamet ağlayan Ece. Anne O'nu teskin etmek için
debelenir durur " E Ececim sen oyuncaklarını hep paylaşırdın arkadaşlarınla,
hiç düşünemedim böyle birşey yapacağını" ve cevabını da alır; "o
benim arkadaşım değil kiiiiii!" Haksız da sayılmaz çocuk yani! E bari en
azından çocuğa bir sor, dimi? 'Veriyim mi oyuncağını' de, 'ver' derse
götür ver!
Her zaman anneler
ders verecek değil ya, hayatta insan her yaşta öğreniyor birşeyler, 3 yaşındaki
çocuktan bile. Kendi oyuncağı üzerinde tabi ki söz hakkı var benim kızımın, 3
yaşında bile olsa. Büyümüş o gerçekten!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder